Yılların bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak, kendimi çürümüş ilan ediyorum. Ancak bu yazının konusu öz eleştiri değil. Bu yazı için “konusu şudur” diyemem. Okuduktan sonra malumunuz olacaktır zaten. Bir sabah uyandım. Sol elimin serçe parmağı uyuşmuş ve gece burnumdan akan kan bıyıklarımın üzerinde kurumuştu. Birkaç dakika hiç hareket etmeden sadece tavanı izledim. Gözlerimi tekrar kapattım… Read More
Renksiz
Şimdi size bir soru; en sevdiğiniz renk hangisidir? Bu sorunun cevabı çok önemli, çünkü renkler insanların ihtiyaçlarını yansıtır. Karakter ya da hayallerden bahsetmiyorum. Buradaki doğru kelime ihtiyaç. Renksiz bir gökyüzünün tüm motivasyonumuzu nasıl alıp götürdüğünü hepimiz bilmiyor muyuz? Ya da engin bir manzaranın sunduğu renk cümbüşüyle dinçleşmiş hissetmiyor muyuz? Evet, bunu hepimiz yapıyoruz. Özgürlüğü arayan… Read More
Anlatılan mı? Anlaşılan mı?
“Susmuyor lanet gidişinin ayak sesleri; beni yalnız koma. Sürdüremiyorum takibi, siluetin kayıp; beni yalnız koma. Üzüntümle baş başa kaldığım her gece gel; beni yalnız koma. Yorgunum yıllar yılı, dinlenemiyorum; beni yalnız koma.” Aslında ne kadar derin sözler bunlar ancak okuyup geçeceksiniz. Biz insanlar böyleyiz. Birbirimizi pek anlamayız. Hiç anlamayız demiyorum, ancak pek anlamayız işte. Kendi… Read More
Kendine Gel
Uyandığımda tavanda asılı duran lambaya kilitlenmiştim. Dışarıda esen rüzgârın duvarları sarsması, bu lambanın da sallanmasına sebep oluyordu. Dışarıdan insanlar gelip geçiyor, insanlar geçmeye yeltendikçe de kendince beni koruyan köpek havlayarak onları uyarıyordu. O havladıkça tebessüm ediyordum çünkü beni korumaya çalıştığına kendimi inandırmıştım. İnanmak ne güzel şey, umudu da beraberinde getiriyor. Sonra doğruldum, ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğim… Read More
Kim Bilir?
Bittiğin noktadasın. Hepimiz için söylüyorum bunu. Hepimizin bir bitiş noktası vardır başlangıcımızın olduğu gibi. Şimdiye kadar gördüklerin vizyon filmlerinin fragmanı gibi seçme sahnelermiş, yeni yeni anlıyorsun. Öyle bir duruma geliyorsun ki; ne Cem Adrian’ın Aşk Bu Gece Şehri Terketti’si sarsıyor seni, ne de Düş Sokağı Sakinleri’nin Mor Yel’i serinletiyor. Şarkılara sığınıyorsun. Çünkü annen baban dâhil… Read More
Düşler Sokağı, Kar ve BSKI!
İlk merhabasını, son hecesinden yakalamıştım. İstanbul, kara boyun eğmişti ve soğuktu. Hâlbuki Aralık, bana nefes veren ay; sıcak iklimler vaad etmişti. Konuşabilen kuşlar, yumuşak tüylü kediler ve dişlerini fırçalayan köpekler beklemiştim. Her neyse, saçlarında parlayan sokak lambası da ara ara göz kırpıyordu geceye. Üşümüş olmalı ki sönüp kaybolmak istiyordu düşler sokağında. Kesik kesik esen rüzgâr… Read More
Deneme – 2
Karanlıktı, gözleri yakan bir karanlık. Her nefes alış verişimde, ciğerlerimden yükselen inilti çok fazla bir vaktimin kalmadığını anlamama yetiyordu. Hem bu çektiğim acının yanında ölümü yeğlerdim. Kollarımın gün geçtikçe incelmesi, dizlerimin devamlı titremesi, parmak uçlarımdaki karıncalanmalar ve ağzımda devamlı acı bir tat. Evet, ölüyordum. Artık “güzel” dedikleri kirpiklerimden eser yoktu. O kirpiklerin koruduğu gözlerim de… Read More
Boğuntu
Tekrar, sabah uyandığımda ne giyeceğimi ya da öğle yemeğinde neler atıştıracağımı düşündüğüm zamanlara dönebilir miyim lütfen? Çünkü artık sabahları kalktığımda, “bugün nereden ve nasıl gol yiyeceğim acaba?” diye düşünmek canımı sıkmaya başladı. Bazen öyle bir oluyor ki kendimi küçücük, penceresiz bir odada yüzükoyun yatarken buluyorum. Çünkü bu odada nefes almaya imkân veren sadece kapının eşiğindeki… Read More
Ne Zaman Başımı Yastığa Koysam
Yine aynısı oluyor. Gözlerim tavandaki örümcek ağına kitleniyor kafamı ne zaman yastığa koysam. Duvarda asılı saatin çıkardığı sesten başka çıt yok odada. Ha, bir de kalbimde ki ritm bozukluğu. İlk önce günün muhasebesini yapıyorum. Her gün bir yanlışı eksiltiyorum. Bugün küfre son verdim mesela. Dün gece yalan yok demiştim. Yarın alkole son vereceğim. O günden… Read More
Deneme – 1
Üst düğmesi kopuk ve bilekleri dirseğe kadar yırtıktı gömleğinin, belli olmasın diye katlıyordu kollarını. Hadi göğsü açık olsun “ne de olsa başım dik” diyordu ahbaplarına. Yine de çekingenliği ağır basıyordu yokluk ortasında. Birini seviyordu, uzaktı. Uzaktan izliyordu saçını, gülüşünü ve kendince anlam atadığı mimiklerini. Moralsiz gördüğünde kanı donuyordu. Hele bir de ağlıyorsa kadın, o zaman… Read More