Şarkılar, yeni nesil ulaklardır. Sen ne kadar anlatırsan anlat, yalvar yakar, bağır; karşındakinin anladığı kadardır anlattıklarının gücü. Çünkü aynı kelimelere, mimik ve nidalara farklı anlamlar yükleriz. Hemen her kelimenin anlamı, ses tonuna göre değişiklik gösterir. Yazışma konusuna hiç girmiyorum bile. İşte bu yüzden, ne kadar anlatırsan anlat, karşı tarafa yetmeyebilir. Bazen duvardır karşındaki, bazen sünger…. Read More
Category Defter
B A Z E N
Derin nefeslerin sırtımı tırmaladığı saatlerdeyim. Bu ana ilişkin betimleyebileceğim iki şey var sadece; üzerime yapışmış kedi tüyleri ve derince yenmiş tırnaklarım. Bunlar bu ana özel değil, her anda olan şeyler esasen. Kaybolmak, gitmek istiyorsam da vicdanım altında ezilerek, her zaman olduğu gibi gerektiğinden fazla düşünüp kendime ket vuruyorum. 10 sene evveli düşünüyorum şimdi, 22 yaşımda… Read More
Gökyüzü
Zamanın köpek dişlerini etimde hissediyordum. Sadece zaman değil, insanlar, düşünceler ve gelecek kaygısı, bedenimi ve hepsinden önemlisi ruhumu paramparça ediyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi güzel yerlerde, köyler ve bahçelerde hayal ediyordum. Ama hayalimin süresi biraz uzamış olsa, o köye giden yolların kapalı olduğunu ve oradan çıkamadığım gibi, tek başıma öldüğümü ve sonrasında çürüdüğümü görüyordum. Hayal kurmaktan… Read More
İnsanların en güzeli, kendini sevmeyendir.
Benim sizle asla çözülmeyecek büyük bir hesabım var. Benden aldıklarınızın hesabını soracağım ama hiçbiriniz hesap veremeyeceksiniz. Çünkü ne derseniz deyin, karşınızda asla ikna olmayan bir ahmak olacak. Evet, bu ahmak benim. Kırdığınız testilerle su taşıyamadığım için affedin beni. Yolduğunuz karanfilleri yakamda taşıyamıyorum. Topuğumdan vurdunuz, inanın sekiyorum. Ve sonra, hiçbir şey olmamış gibi yürümemi bekliyorsunuz; yapamıyorum…. Read More
Ne için yaşıyorum?
Ne için yaşıyorum diye düşünüyorum bir süredir. Hani hayatın bir anlamı olduğunu var sayarsak, onun peşinde koşuyorum işte. Düşündüğümde elle tutulur bir hedef bulamadığımdan olsa gerek, boşlukta hissediyorum. Kanaatimce insan yaşamı için 30 yıl, ideal bir süre. Çünkü bu saatten sonra yaşadığın tüm sorunları “30 yaş sendromu” diye bir şeye bağlıyor insanlar. Ne yaparsan yap,… Read More
Mum.
Işığı titreyen bir mumdan farkım yok. Sönmeye doğru hızla erirken, sönmekten çok korkuyorum. Şimdi burada hepimizin birer mum olduğunu düşünüyorum da, hiçbir mum, aynı sona mecbur olmasına rağmen diğer mumu anlayamıyor. Ama bir gün birbirimizi anlayacağız. Soğuk, plastik suratlarımızın arkasında sakladığımız kirli, paslı ve uğursuz hikayelerimizi okuyanlara saygı duymuyoruz. Sahiplik tasladığımız diğer mumlar sahibimiz oldular… Read More
İnsandır, kaybetmeye mahkumdur.
Eski şarkıların hatırlattığı eski insanlarla karşılaşıyorum ara sıra. Hepsinden soracak bir hesabım var ki, hepsi de benden hesap soruyor aslında. Hepsine verebilecek, eskilerden farklı olarak daha sert, daha kanlı ve daha acılı cevaplarım var. Ki bazen ben bile şerrimden korkuyorum. İnsandır, kaybetmeye mahkumdur. Şarkılar diyorduk; eski insanları hatırlatan, kokulu şarkılar. Kimi alkol, kimi rutubet, kimi… Read More
N O T
Farklı notaların yankısında, kalmak ve ölmek arasında debeleniyordum. Kalmayı istemiyordum ki sebebi, şimdiye kadar ki kalışlarımdı. Ölmeyi istiyordum ki, sebebi meraktı; hiç ölmemiştim. Ölmek denildiğinde iki şeyi sorgulardım. Birincisi nasıl ölmekti. Nasıl ölmeliydim ki, layıkını bulmalıydı. Arkamdan iyi ve kötü, gerekli ve gereksiz, masum ve kindar yorumlar yapılmalıydı. Hakkım yenmeliydi, günahlarım alınmalıydı. Bir arkadaş sohbetinde… Read More
M A H V O L (mak)
Varlık ve benlik ikileminde, milyonlarca satır arasında kayboluyorum. Bir gidiş planlıyorum ki parmak ısırtır. Ve biliyorum bu gidişin neticesinde, arkamdan su dökecek yüzlercesi. Arkamdan ağlayacak, gülecek ve iyi ki diyecek her biri. Güleceğim. Yemin olsun ki güleceğim. Uykunun tadını unuttuğun oldu mu hiç? Yediğin yemeğin seni yorduğunu hissettin mi? Herkesin sana, aslında senin farkında olmadığın… Read More
34 – 1
Hava erken karardı bugün. Henüz saat 17 sularıydı ki güneş terk-i diyar eylemiş, bulutlar hangi rengi giyeceklerine karar verememişçesine biraz beyaz, biraz kızıl ve biraz da -siyaha yakınca- griydiler. Bir kadroluyla karşılaştım. Sivilde olsam aralarına hemen hamak kurmak isteyeceğim iki ağaçtan birinin dibinde oturmuş sigara tüttürüyordu. “Hava” dedim, “hep böyle midir burada? Şikayet ettiğimden değil,… Read More