Dinlediğim şarkılara zihnimde çektiğim her klipte başrolü oynamaktan, yazmaya fırsat bulamıyordum, iyi oldu bu buluşma.
Karanlıkların müsebbibiydim düşüncemde. Dokunduğum gamlanır, zedelenir diye çekinirdim hep. Bilirsin, kendimi sabote etmemle bilinirim.
Bazı zamanlar, “keşke daha az görseydim ve hızlı ölseydim” mırıldanırken, kimi zaman “görmek mi uzatıyor ömrü?” diye takılırdım kendime. Severdim kendime takılmayı. Bazen takılır düşerdim en dipsiz karanlıklara. Bazen canbazı oynardım yine kendi karanlığımda.
Sözler verir tutmazdım. “Bakarım” der bakmazdım. Unuttum dediklerimi daima hatırlar, unutmam dediklerim ise kalıcı olmazdı çoğunlukla.
Değiştiğimi hissettiğim anları garipserdim. Sürekli hedefler çizerdim önüme daha çok değişmek üzerine.
Habersiz çektiğim, kıymetsiz yüzlerce fotoğraf varken, kadraj önünde olmayı bir türlü benimseyemedim.
Okuduğum kitaplarda olmak isterdim bazen, bazen izlediğim filmlerin kamera arkasında.
İstemenin bile yorucu geldiği oluyorken, orada olmak kadar dinlendirecek çok az ses var hayatta. Birisi seninki.
Ee çiçek de kopardım zamansız. Kokmasına fırsat vermeden reçele benzettim, susuz ve şekersiz.
İster mi diye sormadan fallara meze ettim, her seferinde “sevmiyor”a düştü son yaprak. Biraz daha büyüsem her şey düzelir diye düşünmeye başladım. Derken, Ferhan Abi’nin* “Ben büyüdükçe Türkiye geri gidiyor. Herhalde artık büyümemem gerekiyor!” deyişi geldi aklıma.
Akabinde, demek ki benim de büyümemem gerekiyor diye düşünmeye başladım. Yok yahu! Kendimi Ferhan abi ile kıyasladığımdan değil, büyümenin çok da cazibeli olmadığından.
Büyüdük de ne oldu? Dünya daha çok kirlendi. Çünkü büyük insanların pisliği de büyüktü.
Büyüdükçe çocukluğa artan özlem de büyüdüğünden, çocukça hatalar artmaya başladı sonra.
Ve bir gün, ne büyüyebildiğimi ne de çocuk kalabildiğimi anlamaya başladım. Eğer ki gerçek hayatta CTRL+Z çalışacak olsaydı, muhtemelen kaşifi ben olurdum.
Ama hala çocukluğumdaki gibi dünyada bir yerde, erteleyecek yeni hayaller kurup planlar yapıyorum.
Malzeme bu. Ama tanısan seversin. 🙂
* Ferhan Şensoy’u saygı ve rahmetle anıyorum.